Şimdi yükleniyor

YAŞAMI ANLAMLANDIRAN BİR DEYİŞ: MEMENTO MORİ

YAŞAMI ANLAMLANDIRAN BİR DEYİŞ: MEMENTO MORİ

Bu yazıya ya Beyhan Budak enerjisi ya da Dostoyevski buhranıyla başlanabilirdi. Dolayısıyla siz bu ikilemin arasına çekilmiş ince bir ipin üzerinde seyahat edeceksiniz. Ya uçurumun ya da ruhunuzun rüzgârı sizi nereye savurursa bir süre o durakta soluklanacaksınız. Hazırsak yolculuğa başlayalım…

İnsanoğlu, ölümün karamsarlığından kaçınıp ölümsüzcesine yaşamaya devam ettiğinde onun önünü barikat misali kesmesi gereken o deyişten bahsedeceğim: Memento mori. Latince bir deyiş olmakla birlikte ‘’fani olduğunu, öleceğini unutma’’ anlamlarını barındırıyor. Geçmişinin ise Antik Yunan filozoflarından Sokrates’in, ölümü unutmama pratiğine dayandığını söylemeden geçmeyeyim.

Genel olarak ölümü düşünmeye yaptığımız muamele, sabah alarmlarına yaptığımız muameleyle aynı. Ölümü düşünmeyi ertelerken aslında bilinçsizce özgürlüğümüzü de erteliyoruz. Hayatımızda üstlendiğimiz her rol için maskeler üretip asıl benliğimizi yavaş yavaş yitiriyoruz. Biz aslında kimdik, unutuyoruz. Kendimize yabancılaşmamız yetmezmiş gibi konfor alanımızdaki tekdüze hayatı da bırakmıyor, kalan belirsiz yaşam süremizde yalnızca bir kere yaşayabileceğimiz deneyimleri elimizin tersiyle itiyoruz. Peki neden kendimize bunu yapıyoruz? Kısır döngünün içine hapsolmuşken yaşadığımız olayların getirdiği duygu ve düşünceler, tecrübelerden edindiğimiz dersler bir akışla yitip gidiyor. Ve biz oturup gidişini izlememişiz gibi derin bir varoluşsal sancı içerisinde kıvranarak anlam arayışına giriyoruz. Sorgular sualler, bitmek bilmeyen serzenişler sıralıyoruz. Fütursuzca gülebilmek için sanırım delirmeyi bekliyoruz.

Peki içinde yaşadığımız hayatı anlamlı ve değerli kılan şeye; her anın, her deneyimin yalnızca bir kez yaşanılabilecek olması gerçeğine gözlerimizi kapatmasak ne olurdu? Bir ajanda masadaki yerini alır ve açılan sayfaya klasikleşmiş ‘’Ölmeden Önce Yapılacaklar Listesi’’ başlığını atardık. Yaşamın da bir sonu olduğunu hatırlayarak kısıtlı zaman diliminde yaşamadan ölmek istemediğimiz eylem ve deneyimler için yaşardık. Yin yang üzerinden memento moriyi yorumlar, geceyle gündüz gibi yaşamla ölümün bir araya gelip bir harmoni oluşturmasına izin verirdik. Hemen yeni bir maske oluşturup bir Stoacı kimliğine bürünür, sonsuz yaşam fikrini ironikleştirerek: ‘’Şu an hayattasın, cesur ol ve harekete geç.’’ mottosuna ayak uydururduk.

Sizi temin ederim geniş zamanının içerisine geçmiş zaman pişmanlığı tıkıştırılmış birkaç cümle daha sıralayabilirim. Neticede ölüm kapsamında yazılmış sayfalarda yazı, binlerce dize; çekilmiş ve ödüllendirilmiş birçok içerik var. Ancak sizi düşünmeye sevk edip Don Herold’ın Anlar şiirinden esinlendiğim bir sonla yazımı ve yolculuğunuzu sonlandıracağım;

Henüz hayattayım ve biliyorum, ölümü unutmuyorum.

Aysu ERGÜLER / Onyedi Eylül Gazetesi

Yorum gönder